Gelelim, projemizde yaptıklarımıza, ortak ve Sinoplu gençlere bu bilgiler verildiği gibi, onlara Karadeniz sahil yaşamını daha yakından tanıyabilmeleri için şnorkel ve yelken kursları verildi. Böylelikle gençler elimizdeki hazinenin farkına vardıkları gibi, bunu nasıl korumamız gerektiğini de öğrendiler. Projemize şnorkel dersi vererek ve muhteşem sualtı fotoğraflarımızı çekerek, büyük katkı gösteren Aquila Dalış Merkezi’ndeki dalış eğitmeni ve sualtı fotoğrafçısı Sertaç Çelik’e ve dalış eğitmeni Olcay Kırıkoğulu’na çok teşekkür ederim. Aynı şekilde yelken dersleri veren Sinop Karadeniz Yelken İhtisas Kulübü’nden Oğuz Özcü’ye ve Muharrem Bey’e de teşekkürlerimi sunarım. Çünkü projedeki gençler, onların sayesinde Sinop’un gerçek güzelliğinin farkına vardılar. Neyi korumaları gerektiğini öğrendiler.
Ukrayna’dan gelen gençler, bize Chernobyl felaketini ve hala nelerle karşı karşıya olduklarını anlatan bir sunum yaptılar. Gerçekten yürek burkan bu sunu hepimizi bir kere daha düşünmeye sevk etti. Felakette ilk ölen insanların yangını söndürmeye giden itfaiyeciler olduğunu öğrendik. Daha sonra Chernobyl şehrini sanırım terk ederken elinden düşürmüş olabilen, bir çocuğun oyuncak ayısıyla birlikte, sokağın ortasında çekilmiş fotoğrafı da beni çok etkiledi.
Projemizde aynı zamanda her gece bir ülkenin kültürünü tanıttık. Katılımcı gençler, kendi ülkeleriyle ilgili bilgi verdikleri gibi, müzikleri, gelenekleri, yiyecek ve içeceklerini de tanıtıp, bilgi sahibi oldular. Projemizde tam bir kültür kaynaşması sağlandığı gibi, gençler birbirleriyle arkadaş oldular. Akliman ve Erfelek Şelaleleri’ne yapılan kültür gezisiyle de gençler, hala bakir kalan Sinop’un tüm hazinesini gözleriyle gördüler. Projemiz 30 Ağustos Zafer Bayramı’na da denk geldiği için, katılımcı gençleri bayrama götürmek, milli coşkumuzu onlarla birlikte yaşamak ve onlara da yaşatmak benim için tarif edilemeyecek bir hazdı.
Gençlere Sinop’un tarihi ve kültürel hazinesini aktarabilmek için, bulmacalı bir şehir turu düzenledik. Burada, hapishane, Diyojen heykeli, medrese, saat kulesi, kale, Barış Manço Parkı ve kütüphanede bekleyen Türk gençlerinin ellerinde bir sonra gitmeleri gereken lokasyonla ilgili bir bilmece vardı. Yabancı gençler, bu bilmeceleri çözüp, diğer noktaya halkın yardımıyla ve kendi becerileriyle ulaşmayı başardılar. Bilmeceler sorulmadan önce ise yapmaları gereken bir takım testler de vardı. Bu testlerden bazıları şunlardı; Türkçe bir kelime söylemek, 2 mısradan oluşan bir şarkı besteleyip, söylemek, hayvan taklitleri yapıp, hangi hayvan olduğunu tahmin etmek, gözü bağlı bir şekilde eline verilen nesnenin ne olduğunu tahmin etmek gibi. Onlardan aldığımız geri dönütlerde gençlerin hem eğlendikleri, hem de yollarını biraz zor olsa da nihayetinde buldukları yönündeydi.
Projeye özellikle bir Ermeni organizasyonu davet ettim. Çünkü iki ülke arasında meydana gelmiş huzursuzlukları azaltmak ve küçük çapta da olsa bir barış güvercinini gökyüzüne salmak istedim. Projenin başvuru formunda belirttiğim cümleyi aynen aktarıyorum. ” Katılımcı ülkelerin içinde Ermenistan oluşu bizim için başka bir önemli konudur. Geçmişte yaşanmış ve günümüzde de devam eden bu ülke ile ilgili politik sorunlar, iki ülke halkı arasında düşmanlık duygularını artırmıştır. SOS projesi mikro düzeyde de olsa bu halkla,dostluk bağları kurma amacını gütmektedir. 1960lara kadar Sinop’ta yaşamış olan Ermenilerle aramızda hiç bir husumet meydana gelmemiştir. Amacımız dedelerimizin mahallede birlikte oyun oynadığı bu halkla, yine beraber eğlenceli oyunlar oynamak ve dostluk bağlarını kuvvetlendirmektir. Sağlıklı ve barış dolu bir ortamda genç nesiller yetiştirmek hepimizin hakkı olmalıdır.”
Ermeni grupla birlikte gerçekten çok özel ve güzel paylaşımlarımız oldu. Biz onlardan, onlar da bizden memnun kaldılar. Özellikle Türk gençlerimiz onlarla çok samimi arkadaşlık kurdular. Ülkelerinde bizimle ilgili yaptıkları her konuşmanın ve projeden ne kadar keyif aldıklarını anlatmalarının, ülkem için paha biçilemez bir kazanç olduğunu, burada gururla söylemek istiyorum.
Projenin nihai çıktılarından biri olan SOS şarkısı, katılımcı gençler tarafından bestelendi ve söylendi. Katılımcı gençlerin içinde müzikle profesyonel olarak çalışan gençlerin de olması, proje için inanılmaz bir fırsattı. Çünkü şarkı gerçekten çok güzel olmuştu. Gençler bu şarkıyı Ayışığı Apart Otel’i doluyken ve başka birçok insan burada akşam yemeği yerken çaldılar ve söylediler. Böylece büyük bir alkış da aldılar.
Projemiz boyunca gençler Ayışığı Apart Otel’de kaldılar. Burada her gün plaj voleybolu yaptıkları gibi aynı zamanda plaja gelen tüm insanların ilgisini çeken bir faaliyet de yaptılar. Çevre temalı kumdan kaleler yapıp, kumdan kale metaforlarını hem bizlere hem de plajdaki insanlara anlattılar. Sırası gelmişken Ayışığı Apart Otel’in sahibi Hava Kaya’ya bizleri güler yüzüyle otelinde misafir ettiği için de çok teşekkür ederim. Ayrıca sevgili EPEKA Türkiye üyelerime de projemize verdikleri emeklerden ötürü çok teşekkür ederim.
Başka günlerde katılımcı gençler, Sinop sokaklarında nükleer santrallerle ilgili halkını nabzını ölçmek üzere halkla röportaj yaptılar. Halk bu konuda ne düşünüyordu acaba? Bu konuyla ilgili bilgisi var mıydı? Videoları seyrettikten sonra halkımızın büyük bir çoğunluğunun (malesef) yeterli bilgide olmadığını gördüm. Yaptığımız araştırmada, genelde nükleer santralin istenmediğini söylemek istiyorum. Fakat kurulmasında bir sakınca olmadığını, hayatlarında bir değişiklik olmayacağını, hatta iyi olacağını düşünenler de bu araştırmanın içinde. Bazıları ise kendilerinin filme alınmasından çekiniyorlardı. Bu yüzden konuşma yapmak istemeyip, sadece bizim iyi bir şey yaptığımızı fakat başkalarını filme almamızı isteyenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar fazla. Araştırmamızı herhangi bilimsel bir ölçüte uygun olarak yapıp, analiz etmediğimizi de burada belirtmek istiyorum. Tamamen rastgele sokaklarda karşılaştığımız insanlarla yaptığımız bir araştırma niteliğindedir.
En yakın zamanda yaptığımız röportajları montajlayıp, sizlerle paylaşacağım. Bu film aynı zamanda Avrupa Birliği Bakanlığı’nın alt birimi olan AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı ve Avrupa Komisyonu’na gidip, projemizin nihai çıktısı olarak gösterilecektir. Film tamamen gerçeği yansıtacağından dolayı, ne Avrupa Komisyonu, ne AB Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, ne derneğim ne de proje katılımcılarının sorumlu tutulmaması gerektiğini sizlere hatırlatmak isterim. Çünkü tavrımız ve fikrimiz ne olursa olsun, biz objektif olmaya çalıştık. Sürç-ü lisan ettiysek affola. En azından Sinop için olumlu yönde bir hareket yapmış olduğumuzu düşünüyor, herkese mutluluk, sağlık ve refah dolu günler diliyoruz.
Saygılarımla,
İrem Ebru Kuru
EPEKA Türkiye
Başkanı