(Erasmus+ Avrupa Gönüllü Hizmeti projemiz “Come As You Are / Olduğun Gibi Gel” projemiz için İtalya’dan gelen ve Sinop’ta Eylül – Kasım 2017 tarihleri arasında engellilerle sanat faaliyetleri yapan Silvia Calvi, evine döndükten sonra Türkiye izlenimlerini kelimelere döktü ve bizlerle paylaştı.)
“Sev ve dünyayı değiştir” cümlesi, William Shakespeare’in en önemli eselerinden bir tanesini konu almış Gérard Presgurvic ‘in bir Fransız müzikalinde geçer ve benim neden seyahat ettiğimi açık bir şekilde anlatır. Dünyayı iyileştirmek ve bunu yapmak için çaba sarf etmek, beni amacıma sürükler. Bir amaç edinirim ve onun yolunda giderim, dünyanın tepesinde de olsa ona ulaşmak için bu yolda giderim. Bu sefer kendimi AB sınırlarının dışına, Türkiye’ye götürdüm.
Niye orası olmalıydı? Aslında Türkiye beni seçti. Engellilerin sanatsal yeteneklerini artıracak, topluma kaynaştıracak, engelleri ortadan kaldıracak, yeni yetenekler ve biliçsel-motor becerilerini geliştirecek bir sanat modeli üzerinde çalışmak istiyordum. Enine boyuna, titizlikle araştırdım ve Karadeniz’e bakan, küçük bir yerleşim yeri olan Sinop’ta faaliyet gösteren EPEKA derneğine rastladım.
EPEKA’nın teklif ettiği projeye başvurduktan ve artılarını ve eksilerini dikkatlice değerlendirdikten sonra beni bu yoldan vaz geçirmeye itecek dil, coğrafya ya da politika gibi sınırların olmadığına karar verdim. Türkiye bana aklımdakini gerçekleştirme fırsatı veriyordu ve ben onu uçarken yakaladım. “Come As You Are / Olduğun Gibi Gel” projesine katıldım – 30 yaşa kadar olan insanları kapsayan, iki aylık kısa dönem Erasmus+ AGH projesi EPEKA ve Scambieuropei arasında imzalanmıştı.
Coğrafi ve kültürel güzellikleriyle Türkiye’nin amiral gemisi Sinop, beni 2 ay evim oldu ve kalbimde ve zihnimde evim olmaya devam edecek. Palmiyelerin ve ışıkları, balıkçı teknelerinin ve kayaların, müziğin ve Türkiye kokusunun sardığı deniz kenarında ya da sokaklarda yürüyüş yapmak istemediğim ya da tek bir gün bile olmadı. Sinop, bütün bunların bileşiminden oluşmuştu, onların değerini idirak edebilecek kişilere teşvik uyandıran canlı ve dinamik bir şehirdi. Bu yıl, Sinopale, yerel halkla çeşitki endüstriyel şahsiyetlerini bir sinerji ile çalışmak için bir araya getiren uluslararası sanatın bienali, yerel sanatın baş kahramanı olmuştu.
Tecrübem boyunca, kırsal ve yakınlardaki şehirlere seyahatleri de kaçırmadım. EPEKA’nın üyeleriyle ve yerelden tanıştığım arkadaşlarla birlikte, Samsun, Ankara ve Istanbul gibi Türkiy’nin büyüleyici şehirlerine memnuniyet verici ziyaretler yaptım. Türkiye’ye seyahat etmek seçen her kişinin temel olarak belirlediği lokasyonlar, son ikisi, ziyaretçiye her açıdan Türkiye devletinin bütün bir resmini ortaya koyar.
İç Anadolu’da bulunan Ankara, bir başkent ve İstanbul’dan sonra Türkiye’nin en kalabalık şehridir. Türkiye’nin Meclisinin, hukümetin ve yabancı diplomatik temsilcilerin bulunduğu şehir modern ve yoğun bir görünüşe sahip. Diğer tipik başkentler gibi Ankara’da da ziyaretçiler dünyanın merkezinde olduklarını hissedebilirler. Başlıca ziyaret edimesi gereken yerlerin en başında Ankara Kalesi gelir ve Eski Ankara bölgesi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün anıt mezarı, Anıtkabir takip eder.
İstanbul’un bıraktığı izler daha farklıdır: Türkiye’nin sanayi, finans ve kültür ve bütün bunlara ek olarak en büyük turist çeken merkezidir. Ülkenin kuzey batısında bulunan Boğaziçi sularının kesiştiği, Avrupa tarafını (Trakya), Asya tarafından (Anadolu) ayıran, büyük bir liman megalopolisidir. En güzel yanı nedir? Elbette, cevap az da olsa görecelidir. Bugün bile hala her ikisinin de bir çok şeyi içinde barındırıp, hala tekil olduklarını kavrayamıyorum.
Tecrübem boyunca bütün bu toplamları bir araya çektiğimde, Türkiye, kültürel, sanatsal ve neden olmasın ki, fiziksel olarak beni bir çok açıdan besledi, çünkü Tanrı’dan beslendim. Pardon, Allah demeliydim, her ne kadar çok batılılaşmış olsa da sosyo-kültürel bağlamda ağırlığı olan unsurları nasıl unutabilirim?
Evime ellerim dolu geldim, kendimi ve bir işi tamamlamayla memnun ettim, başarılı bir şekilde tamamladım çünkü yerel insanlarla iç içe girdim ve karşılıklı olarak olumlu izler bıraktık birbirimizde. Benim ve Türkiye’nin birbirimizi farklı bir şekilde zengileştirdiğini, beraber çok iyi bir ortak olduğumuzu söyleyebilirim.
Silvia Calvi